23 Nisan 2014 Çarşamba

Inspiration

Kabul ediyorum bir süredir kocaman bir boşvermişlik içindeyim.
Sadece bloğum ile ilgili de değil, hayat ile de ilgili.
Olumsuz tarafları düşünmeye daha bir eğilimliyim.
Evden çıkasım yok.
Aşmam gereken dağlar için adım atasım yok.
Niye ben hala olduğum yerdeyim diye de ühü ühü ağlayasım var.
Biliyorum çok saçma.
Ama muhtemelen herkesin yaşadığı böyle dönemler vardır.
O yüzden hep beraber bir gaza gelelim diye bana ilham veren, "challenge accepted" dedirten şeyleri paylaşmak istiyorum.

Belki bir kişiye daha bir faydam olur umuduyla.

Sevgiler bizden efendim.





23 Mart 2014 Pazar

Spring!




Bahar geldi.









Yeni mevsimin gelmesi hep heyecan vericidir. Özellikle de bu, çok üşüyemediğimiz bir kış geçirmiş de olsak güneşsiz geçen onca günden sonra gelen baharsa!

Ülkece geçirdiğimiz kapkaranlık günlerin üzerine güneşi görmek, belki de her zamankinden çok mutlu etti bizi.

Yeni mevsim demişken, bu dönemi heyecanlı hale getiren de aslında yapılan hazırlıklar sanırım. Bahar geldi, kışlıklar kalkacak, yerine çiçekler, çiçek desenli elbiseler gelecek. Perdeler açılacak; odalar, evler güneş dolacak! Hazır sıcak yakıcı değilken, güneş yüzlerimizi pembeleştirmiyorken 1 yılın en tadını çıkartacak vakitlerindeyiz.

Benim bu yılki bahar programım, içim her ne kadar böylesine coşkulu, günlerin - gündemin getirdiği gerginlikten kurtulmak için aşırı heyecanlı olsa da, bu dönem ales'e tekrar başvurduğum için biraz çalışmalı ve az icraatlı geçiyor. Ama olsun. Güneşli havada ders çalışmak bile güzel benim için.







Sizin hazırlıklar nasıl gidiyor?

Hepinize bol renkli günler dilerim.

Sevgiler



18 Mart 2014 Salı

Bileklik / Bracelet

Bunları ben yaptım :




Kendisi gerçek yeşil akik taşı.





Çek boncuğu ve ipek


Çek boncuğu ve pirinç aparatlar





Beğendiniz mi?

Sahip olmak istiyorum diyorsanız, yellowpikap@gmail.com'a mail atın!

Sevgiler

2 Mart 2014 Pazar

Sadet

Bir süredir uzaktaydım.
Bloğumda yaşadığım teknik sıkıntıları çözememek nedenlerimden biriydi uzak kalmak için. Şimdi eksiklikler ile birlik olup devam edeceğim.

Boşlukları kafanıza göre doldurmanızı rica ederek, özetsiz yeni bölüm ile karşınızdayım yeniden.

Sadede gelelim.


Hayat hep aynı, eşsiz, karışık ve muntazam ama biz her seferinde farklıyız.

Bazı zamanlarda bunun ayırdına vardığımız ilginç anlar yaşarız ama çoğu zaman hayat kötü, zalim, çirkin ve suçludur.

Ama gün gelir her seferinde gözünüzün içine içine sokulan o resmin hafızanızdaki ezberinden çıkmak aklınıza gelir. Bazen daha fazlasını merak edersiniz.

Orada olmanın, orası olmanın, buradan bakmaktan, buradan bakan kişi olmaktan farkı nedir öğrenmek istersiniz.

Ve sonra hayatın açıları ile oynamaya başlarsınız.


Hayatı öğrenmek de hep denemek ile başlar zaten.

Ve ben her seferinde aynı yolculuklara farklı şekillerde çıkarım.

Merhaba.


27 Ocak 2014 Pazartesi

Benim Bir Dostum Var



Her gün varlığının hiçbir noktası bize benzemeyen hayvanlarla karşılaşıyoruz. En sık karşılaştıklarımız, sokak köpekleri ve kedileri.

Uzaydaki olası gizemli hayatlara, kendi türünden başka canlıların da yaşama ihtimaline bu kadar büyük bir heyecanla yaklaşan insan ırkının, yanı başında duran bu benzersiz varlıklar ile ilgili neden bu kadar ilgisiz olduğu sorusu aklıma geliyor birkaç gündür. İnsan ırkı keşfetmeye olan merakı olmasaydı şu anki teknolojik gelişimin çok daha gerisinde olurduk çünkü.

Yani merak iyi bir şey. Ben de günlük hayatımda bir sürü şeyi merak ederim. Aklıma bermuda şeytan üçgeni gelir, nasıl ya derim. Araştırırım. Geçtiğimiz aylarda Einstein'ın teorileri ile ilgili bir kitap almıştım mesela, yine nasıl ya diyerek. Bir şey öğrenilerek geçirilmiş bir gün, tatmin edici bir gündür bana göre. Çünkü kalıtımsal olarak hafıza miras alamayan zavallı insan ırkının yapabileceği tek şey durmadan, her şeyi en baştan öğrenmeye çalışmak.

En iyi öğrenmelerden biri de bir başkasını tanımak şüphesiz. Başka insanları, yaşamlarını, hedeflerini, bütün bunları öğrenmek insanın toplumsal örgütlenmenin neresindeyim sorusuna cevap vermesini de sağlar. İnsanları tanıdıkça yeni şeyler öğrenir, yeni ilişkiler geliştirir, deneyimler ve öğreniriz.

Peki dünyada yaşayan insan dışı varlıklar için neden aynı tanıma isteğini taşımıyoruz? Yanından her gün geçtiğimiz köpeğin havlaması bizi ürkütüyor da neden, havlamasının nedeninin bizi korkutmak mı, korumak mı, bizden korkmak ya da sadece ilgi çekmek mi olduğunu düşünmeden, içgüdüsel ve en ilkel kodlarla beynimize : "havlayan köpek : korku" önermesini işliyoruz. Şu an sizin de kulağınıza fazlaca ilkel gelmedi mi bu?

Dünya, insan ırkının gelişiminden çok daha önceki canlılara, hayvanlara ve diğer organizmalara ev sahipliği yapmış, inanılmaz güzel ve ilginç bir yer. Biz yokken, ekolojik sistemi sürdüren hayvanlar vardı.

Yani basit bir "hayvan" kelimesinin ne denli köklü bir yapı olduğunu görebiliyor musunuz? Bugün dünyadaki ekolojik sistemi omuzlarında taşıyan ve yaşamsal alanlarımızı içgüdüsel olarak koruyan hayvanları, insan eli ile hapsediyoruz, tuzağa düşürüyoruz, gösteri unsuru olarak kullanıyoruz, katlediyoruz ve en önemlisi GÖRMÜYORUZ.

Diyarbakır'da nesli tükendiği varsayılan anadolu leoparını öldürüp yanında fotoğraf çektiriyoruz. Avcılık diye bir meslek ve hobi var mesela. Hobi olarak yasaya- kanuna uymayı sevmeyen türkiye cumhuriyeti vatandaşları, her gün türleri tükenmekte olan canlıları bile öldürebiliyor mesela. Sonra işte yunus parkları, sirkler... Sadece bunlar da değil hem : Okyanuslarda petrol firmalarının platformları yüzünden yaşam alanları işgal edilmiş milyonlarca deniz canlısı. Kirletilmiş göllerinde artık yaşayamayan kuşlar... Ormanlara, açlıktan ölmeleri için bizzat belediyeler tarafından atılan binlerce köpek çok, çok yakınınızda : Beykoz'da, Bolluca'da, Kurtköy'de. Hem siz hiç bir barınağı ziyaret ettiniz mi? Etseydiniz eğer kilometrelerce koşması gereken köpeklerin, küçücük kafeslerde, karda kışta buz gibi fayansların üzerinde yatması, yaşamaya çalışması vicdanınızı rahatsız etmeyecek miydi? Hem bir hayvanın hayatının sizinkinden daha değersiz olduğunu düşündüren şey nedir? Ne biliyorsunuz, neyi araştırdınız, neyi okudunuz da böyle bir fikir geliştirdiniz?

Söyleyin yine de sokakta özgür yaşayan bir köpeğin havlamasından korkacak mıydınız bir barınağı ziyaret etseniz? Yine televizyonlarda, sokak köpeklerinden korktuğu için hepsinin toplatılması gerektiğini söyleyen bir insan olabilecek miydi?
Barınaklar, sokaklarda siz korkuyorsunuz diye, tekme atılan, dövülen sakat kalmış köpeklerle dolu.Siz korkuyorsunuz diye kafeslerde yemek yemeyi reddedip intihar eden hayvanlarla dolu. Bayram tatillerinde çalışmayan personel yüzünden siz bayramda, tatildeyken aç ve susuz kalan, kışın soğuğa, yazın sıcağa, yeri geldiğinde üstünde bir dam olmadan karşı koymaya çalışan hayvanlarla dolu.

GÖRÜN.


* Yukarıdaki video, başlığın ilham kaynağı.
* İlk fotoğraftaki köpek, yaşadığım yerdeki bir sokak köpeği, canım, ciğerim.














24 Ocak 2014 Cuma

Kar

Bugün 24 Ocak.

Geciken kar'ı beklediğimiz bir gün daha.
Bir de benim en çok üzüldüğüm ölümlerin günü.

Ama aynı zamanda hala hayattan çok şey öğrenebileceğimizi hatırlatan bir gün bence.
2 haftadır - belki de daha fazla - ocak ayı içinde yaz'ı yaşıyoruz.
İnsanlar hastalıktan kırılıyor.
İett, otobüslerini normal antibiyotiklerin bile işlemediği bir virüse karşı "dezenfektan" ile temizliyor.

Ve bunun gibi bir sürü, ilginç olay -
Bana hatırlatıyor ki -
İnsan eli ile ya da değil, doğanın bile dengesinin şaştığı oluyor.

Ben neden her zaman dengeli olmak zorundaymışım ki?

Hatalarım ve düzensizliklerim ile ilgili kendime daha az yüklenmemi sağlayan bir ay olduğu için ocak'tan hoşnutum.

Belki daha kuvvetli dengeler için arada bir böyle, yörüngeden çıkmak lazım.

Sevgiler,







6 Ocak 2014 Pazartesi

Kutular!

Merhaba.

Herhangi bir yapı markete ya da dekorasyon ürünü satan bir mağazaya gittiğimizde neden karşımıza bu kadar çok "kutu" çıkıyor?

Ev içi organizasyonu sağlayan ürünlere son zamanlarda sıkça, farkında olmasak bile ihtiyaç duyuyoruz. Özellikle küçük evler - odalar ve bu küçük alanlara sığmayan irili ufaklı "büyük" eşyalarımız oldukça, "organizer" da denilen ve bir bölümünü bahsettiğim kutuların oluşturduğu ürün grubuna yöneliyoruz.

Peki bu kutuları verimli bir şekilde kullanabiliyor muyuz?

Daha önceleri sırf gözüme güzel gözüktüğü için aldığım ve içini saçma sapan şeylerle doldurup bir köşede kaderine terk ettiğim kutularım vardı. Sonuçta evde daha fazla kalabalıktan başka bir işe yaramadılar.

Ama birkaç yıl önce bu duruma el attım ve odamın içindeki kutu sayısını da arttırarak daha derli toplu ve şık görünüm için hepsini baştan düzenledim.


Yukarda görmüş olduğunuz ruh hastası sevimli marilyn'ciğimizin süslediği ve takı - toka karmaşası için kullandığım ahşap kutu. Hediye olarak gelmişti ama kendim almışım gibi bağrıma bastım ve severek kullanmaktayım.


Marilyn'ciğimizin hemen üzerindeki panoda görmüş olduğumuz el emeği göz nuru, torba formunda olan, herhangi bir kutu ile aynı amaca hizmet eden örgümüz de farklılık arayışında olanlar için ideal. Hem benim panomda olduğu gibi bir yerlere asılabilmesi, özellikle banyo dekorasyonunda bu tarz ürünlere yer vermek isteyenler için kullanım kolaylığı yaratıyor. Biz kendimiz yaptık, örmesi de oldukça kolay. Örgü bilen hanımlarımız, hanım kızlarımız dünyanın parasını vereceklerine dizlerini kırıp bir zahmet örüversinler.



Bu minik karton kutuyu ise, takı tasarım malzemelerimin bir bölümünü saklamak için kullanmaktayım. Hediye paketi formunda ağzını yidiğim.


Tepe Home'dan alınmış ve keçeden yapılmış kutucuk, içi dolu turşucuk. Masa üstünde durur, içinde etrafta görmeye tahammül edemediğim usb kablolarını, şarj aletlerini barındırır.


Ellerimizle yaptığımız bir kutu daha. Tamamladığım takıları koyuyorum ben içine. Ama büyüklüğü ideal ve çok amaçlı kullanılabilir.


Plastik ve metal kutular. Kütüphanemin en üstünde konuşlanan bu arkadaşların altta olanına cd'lerimi, üsttekine ise önemli , kaybolmaması gereken evrakları, kağıtları vs koymaktayım.


Gelelim en mühim kutumuza. Tabi ki para kutusu! Üstündeki dolar işaretlerinden de anlaşılacağı üzere, eve hırsız girse gel bana gel bana diye çağıracak olan biraz tehlikeli ama çok şeker para kutusu.


Giysi dolabının üstündeki boşluğa herkes bir şeyler tıkıştırır mutlaka. Dağınık görüntüyü önlemek için siz de benim gibi büyük, renkli kutular kullanabilirsiniz. Koçtaş'tan almıştım bunları.


Bu kutu ise hepimizin ortak noktası : Kirli sepeti! :)


Yine bir takı - toka kutusu daha. 


Bunlar ise elimizle yaptığımız kutuların devamı. En alttaki büyük olanı daha önce de paylaşmıştım. Fatoş kedinin yatağı idi. Şimdi, yarın yeni gelecek misafirimizin yatağı olacak. Diğerleri ise şimdilik yün kutusu olarak işlev görmekte.

Sevgiler